adli kontrol nedir

Adli Kontrol Nedir? CMK 109

Adli Kontrol Ne Demek?

Tutuklama tedbirinin kişi özgürlüğüne yönelik çok ağır bir müdahale oluşturması nedeniyle ölçülülük ilkesinin bir gereği olarak tutuklama tedbirine alternatif olarak hukukumuzda adli kontrol tedbirine yer verilmiştir.

Adli kontrol tedbiri CMK’nın 109 ve 115. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Adli kontrol tedbiri tutuklamaya alternatif olarak düzenlendiği için tutuklama koşul ve nedenlerinin gerçekleşmiş olması gerekir.

Adli kontrol, tutuklama sebeplerinin (kaçma ve delilleri karartma şüphesinin) varlığına bağlı olarak işlediği bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma evresinde şüpheli veya sanığın, bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya altına alındığı yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunmasını, katılanın zarar ve masraflarının ve muhakeme masraflarının giderilmesini sağlamak amacıyla belli yükümlülükler altına alınarak adli makam ve mercilerin denetimi veya kontrolü altına sokulmasıdır.

Adli Kontrole Karar Verecek Mercii

Adli kontrol koruma tedbiri, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında karar verilebilen bir tedbir olarak bilinmektedir.

Soruşturma aşamasında şüpheli hakkında henüz bir dava bulunmadığından adli kontrole karar verebilmek için sulh ceza hakimliklerinden adli kontrol kararı verilmesi için istemde bulunulması gerekmektedir.

Kovuşturma aşamasında ise sanık hakkında kesin hüküm verilmemiş bir dava olduğundan davaya bakmakla yetkili ve görevli mahkeme adli kontrole talep üzerine veya resen karar verebilecektir. Kovuşturma evresi kapsamına İstinaf ve temyiz aşamaları da girmektedir. Dolayısıyla bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay da adli kontrol kararı verebilmektedir. (CMK m. 110/3, 109/7).

Adli Kontrolün İncelenmesi

Adli kontrol koruma tedbiri geçici mahiyettedir.

Adli kontrol yükümlülükleri temel hak ve hürriyetlere müdahalede bulunduğu için bu nedenle şüpheli ve sanık hakkında verilen adli kontrol kararının ve hükmedilen yükümlülüklerin belli aralıklarla gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Gözden geçirme sonucunda, adli kontrol şartlarının devam edip etmediği, amaca ulaşılıp ulaşılamadığı veya amaca ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirilerek, adli kontrol yükümlülüklerinin devamına, değiştirilmesine ya da sona erdirilmesine karar verilebilecektir.

Hakkında adli kontrol kararı verilen şüpheli veya sanığın yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini izleme görevi, Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğüne aittir (Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri İle Koruma Kurulları Kanunu, m. 12, 13).

Adli kontrol yükümlülüğünün devamına gerek olup olmadığı en geç 4 aylık aralıklarla; soruşturma evresinde istem üzerine sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde re’sen mahkeme tarafından karar verilir.

Adli Kontrol Süresi

  • Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde en çok 2 yıl, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek 1 yıl daha uzatılabilir.
  • Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde en çok 3 yıldır. Uzatma süresi 3 yılı, CMK m. 109/2’de yer alan suçlar bakımından 4 yılı geçemez.
  • Adli kontrol süreleri çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.

Adli Kontrol Tedbirleri

  • Yurt dışına çıkamamak,
  • Hakim tarafından belirlenen yerlere belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak,
  • Hakimin belirttiği mercii veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak,
  • Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek,
  • Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçurucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek,
  • Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, cumhuriyet savcısının isteği üzerine hakimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak,
  • Silah bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adli emanete teslim etmek,
  • Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere ayni veya kişisel güvenceye bağlamak,
  • Aile  yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkum edildiği nafakayı düzenli ödeyeceğine dair güvence vermek,
  • Konutunu terk etmemek,
  • Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek,
  • Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

Adli Kontrol Tedbirleri ile İlgili Özel Durumlar

  • Sürücü belgesinin teslimi bakımından, Cumhuriyet savcısı şüphelinin mesleki uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir. (CMK m. 109/5)
  • Tedavi ve muayene tedbirlerine tabi olmak ve konutu terk etmemek adli kontrol tedbirlerinde, geçen süre cezadan mahsup edilir. Konutu terk etmemek adli kontrol tedbiri bakımından mahsup hesabında, geçen 2 gün cezanın mahsubunda 1 gün olarak dikkate alınır. (CMK m.109/6)
  • Tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir (CMK m.109/7). Bu durumda adli kontrol tedbirinin ihlali halinde yapılacak tutuklama, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde 9 aydan, diğer işlerde 2 aydan fazla olamaz (CMK m. 112/2).
  • Adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen kişi hakkında, hükmedilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili mercii hemen tutuklama kararı verebilir (CMK m. 112/1).

adli kontrol

Adli Kontrol İmza İhlali

Adli kontrol tedbirlerinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin çalışmaları yürütme görevi Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü’ne aittir.

CMK’nın 112. maddesine göre adli kontrol yükümlülüklerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık yetkili yargı mercii tarafından hükmedilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun hemen tutuklama kararı verilebilir.

Buradan anlaşıldığı gibi hapis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlar için öngörülen tutuklama yasağı ihlal edilmiş olmaktadır.

Çocuk Koruma Kanununa göre adli kontrol kararı altındaki yükümlülüklere uyulmaması halinde tutuklama kararı verilebilir.

ÇKK m. 20/2 uyarınca, yetkili yargı mercii tarafından suça sürüklenen çocuğun yükümlülükleri kısmen ya da tamamen kaldırılabilir, değiştirilebilir veya bazılarından muaf tutulabilir.

Tutuklama kararı verilirken, sonuç cezanın hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirip gerektirmediği de öngörülmelidir. CMK’da ve ÇKK’da tutuklama yasağı öngörülen haller de zaten bunun için verilmiştir.

Bunun yanında tutuklama yasağı bulunan bir durum da adli kontrol kararı verildiğinde, karara uyulmamasına, tutuklama kararı verilmesi sonucunu bağlamak hukuken verilmiş olan güvencenin yok sayılmasıdır.

Ancak adli kontrol kararının işlev kazanabilmesi için yükümlülüklere uymama durumunda bir yaptırıma tabii tutulmasının gerekli olduğu fikrine katılmamakla beraber bu işlev daha ağır ve farklı bir adli kontrol yükümlülüğü ile değiştirilmesine ya da yükümlülük sayısının artırılmasıyla da tutuklamama güvencesi ihlal edilmeden de sağlanmış olacaktır.

Adli kontrol, Ceza Hukukuna ilişkin bir uyuşmazlık olup, hak kaybı yaşamamınız adına mutlaka uzman bir Ankara Avukat‘ın görüşünün alınması önemlidir.

İletişim için: Adres – Telefon 

Adli Kontrol Kararına İtiraz

Adli kontrole ilişkin kararlar kişi hürriyetini sınırlayıcı etkiye sahiptir. Hatta ülkemizde yargılamaların kimi zaman uzun sürmesi, uzun süren hak kısıtlamalarına yol açmakta ve mağduriyetlere sebep olmaktadır.

Anayasamızın 19. maddesinin 8. fıkrası hürriyeti kısıtlanan kişiye yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı vermektedir: “Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”

Anayasamız bu hükmüyle sadece tutuklamanın sebep olduğu hürriyet kısıtlamalarına karşı değil, her ne sebeple olursa olsun bütün hürriyet kısıtlamalarına karşı yetkili yargı merciine başvurma hakkı tanımıştır. Böylece hürriyeti kısıtlanan kişiler, durumun hukuka uygunluğunun denetimini ve hukuka aykırı kararın kaldırılmasını sağlayan bir hukuki korumaya sahip olmaktadır.

Anayasa’nın düzenlemelerine uygun olarak Kanun, CMK md. 111/f. 2hükmüyle adli kontrole ilişkin kararlara karşı itiraz kanun yoluna gitme imkanı sunmuştur. Ancak Kanun’da adli kontrol kararlarına karşı itirazın kim tarafından hangi süre içinde nereye yapılabileceği gibi hususlara ilişkin özel hükümler yer almamaktadır. Bu sebeple adli kontrole itiraza yönelik hususlarda CMK’da yer alan genel hükümler(CMK md. 267 vd.) uygulanacaktır.

Adli Kontrol Kararına İtiraz Dilekçesi

ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE

Şüpheli:

Müdafii: Av. Ömer Can Alkan – Av. Egem Yıldız

Konu:  Adli kontrol kararına itirazımızdır.

Açıklamalarımız: 

  1. … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturma dosyası kapsamında şüpheli müvekkilimin Silahlı Terör Örgütüne üye olmak suçlamasıyla CMK 109/3-a ve devamı maddeleri gereğince yurt dışına çıkışının yasaklanması ve CMK 109/3-b maddesi gereğince cuma günleri bir kez ikametine en yakın kolluk birimine başvurmak şeklinde adli kontrol tedbirlerine tabi tutulmaya karar verilmiştir.  İşbu adli kontrol kararına itiraz ediyoruz. Şöyle ki,
  2. Atılı suçun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır. Bununla birlikte müvekkilimin cezalandırılması için dosyada yeterli ve her türlü şüpheden uzak yasal delil yoktur.
  3. Müvekkilim memur emeklisidir ve aynı zaman da serbest meslek erbabıdır. Hakkında başlatılmış bir idari ya da adli soruşturma bulunmamasına rağmen “yurtdışına kaçacağı” ihbarının esas alınması yasal değildir. Hakkında hiçbir soruşturma yokken kaçmaktan da söz edilemez. Huzurdaki soruşturma bu şüpheden başlatılmıştır. Ancak şüphe kişilere hürriyeti kısıtlayıcı adli kontrol tedbirlerinin uygulanması için yeterli değildir.
  4. Müvekkilim sabit ikametgâh sahibidir, sürekli bir işi vardır, eşi de emeklidir ve aile babasıdır. Delilleri karartma şüphesi yoktur. Yukarıda açıklanan lehine sebepler de göz önüne alınarak şüpheli hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını talep ederim.

Sonuç ve Talep: Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle, … Sulh Ceza Hâkimliği’nin …Sorgu No dosyasında verilen adli kontrol kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederim.

adli kontrol sarti ne demek

Adli Kontrol Şartıyla Serbest Bırakılanlar Tutuklanır mı?

CMK’nın 112. maddesine göre adli kontrol yükümlülüklerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık yetkili yargı mercii tarafından hükmedilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun hemen tutuklama kararı verilebilir.

Adli Kontrol İmza Ne Zaman Biter?

Koruma tedbirleri geçici mahiyettedir. Adli kontrol de bir koruma tedbiridir. Bir koruma tedbiri olması nedeniyle işin mahiyeti gereği adli kontrol de geçicidir.

Bu tedbir de niteliği itibariyle hürriyet kısıtlamasına neden olduğu için, bu tedbirle ulaşılmak istenen muhakeme hukuku hedefine ulaşıldığında, suçun kovuşturma imkanı bulunmadığında veya muhakeme bir hükümle sona erdiğinde bu tedbire son verilecektir.

Sulh ceza hakimi ya da kovuşturma evresinde mahkeme, Cumhuriyet savcısı veya şüpheli ya da sanığın istemi üzerine adli kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri tamamen veya kısmen kaldırabilir. Şüpheli ya da sanığın istemi halinde CMK m. 111/l gereğince Cumhuriyet savcısının görüşünün alınması gerekmektedir.

Her ne kadar adli kontrolün amaçlarından biri mahkeme tarafından verilecek olan hükmün infazının sağlanması olsa da muhakeme hüküm ile sonuçlandığında adli kontrol yükümlülüğünün kendiliğinden sona erdiğinin kabul edilmesi gerekir.

Adli Kontrol Yargıtay Kararları

  • Adli kontrol kararının kaldırılması

“Tüm açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, davacı hakkında uygulanan adli kontrol tedbiri nedeniyle oluştuğu anlaşılan zararın CMK’nın 141/1. maddesi kapsamında açıkça lafzi olarak belirtilmediği, ancak 18.06.2014 tarih ve 6546 sayılı kanunun 70. maddesiyle CMK’nın 141. maddesine eklenen 3. fıkradaki “Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, davacı (sanık) hakkında uzun süre uygulanan adli kontrol tedbiri açısından tutuklama ile serbest bırakma arasında düşünülen ve serbest bırakmanın oluşturabileceği zararları gidermek için uygulanan adli kontrolün bir aşamadan sonra seyahat özgürlüğünün sınırlandırıldığı, bu sınırlama ile kişi özgürlüğünün kısıtlanması olan tutuklama ile arasında bir derece ve yoğunluk farkı olduğu, davacıya uygulanan tedbirin seyehat özgürlüğünü kısıtlama tedbirini aştığı ve davacıyı özgürlükten yoksun bıraktığı, oranlılık ilkesinin ihlal edildiği ve kanun ile belirlenen amacın dışına çıkıldığı, zira aşamalarda ilgili tedbire yönelik olarak adli kontrol kararının kaldırılmasına ilişkin itirazlarda bulunulmasına karşın, hakim veya mahkemece oranlılık ilkesi bağlamında adli kontrol tedbiri uygulamasına devam edilip edilemeyeceği adli kontrol tedbiri ile öngörülen yükümlülüklerden sonuç alınıp alınmadığı tedbirin değiştirilip değiştirilmeyeceği veya daha hafif bir tedbirin uygulanması yoluyla amaçlanan hedefin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği veya geçici olarak adli kontrol tedbirinden muafiyet konusunda etkin (veya etkili) bir değerlendirmenin yapılamadığı ve uygulanan tedbirin ölçüsüz hale geldiğinin anlaşılması karşısında, davacı hakkında ilk kararın verildiği 15.04.2010 tarihinden sonra uygulanmaya devam edilen adli kontrol tedbiri nedeniyle davacı yararına (hak ve nasafet ilkelerine uygun) makul oranda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak, BOZULMASINA, 16.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay Kararı – 12. CD., E. 2014/13444 K. 2015/2705 T. 16.2.2015)

  • Adli Kontrol, Tazminat

“Fıkradaki açık düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, adli kontrol, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme gibi koruma tedbirleri için tazminat ödenmesi kabul edilmemiştir. Bununla beraber, somut olayda hakkında 9 yıl 1 ay 16 gün (3331 gün) süre ile uygulanan yurt dışı çıkış yasağı adli kontrol tedbirinden dolayı davacının (sanığın) manevi olarak zarar gördüğü ve görmesi hayatın olağan akışına göre, tartışmasız ve aşikardır. Genel olarak tutuklama sanığın yargılamada hazır bulunmasını, maddi gerçeğin araştırılmasını temin etmek veya yargılama neticesinde verilecek cezanın infazını sağlamak amacıyla başvurulan bir koruma tedbirdir. Bazı durumlarda tutuklama koruma tedbiri ile ulaşılabilecek sonuçlara daha hafif tedbirler yoluyla da ulaşılmak mümkündür. Adli kontrol tedbiri de uygulamada genel olarak sıkça başvurulan bu tedbirlerden bir tanesidir. 5271 sayılı CMK’nın 109 ve devamı maddelerinde tutuklama tedbirinin oranlılık (ölçülülük) kriteri çerçevesinde (CMK’nın 101/1. vd) uygulamasını sağlamak amacıyla tutuklama koruma tedbirine alternatif bir koruma tedbiri olarak düzenlenen adli kontrol kurumu ile kişi özgürlüğünün en az şekilde sınırlandırılması yoluyla tutuklamanın sonuçlarına ulaşılması amaçlanmıştır. Kısaca, adli kontrolün amacı tutuklama koruma tedbirinde de genel olarak öngörülen, şüpheli veya sanığın kaçmasını, saklanmasını veya delilleri karartmasını önlemek, tanık ve mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişimine engel olmak ve yargılamanın sağlıklı şekilde yapılmasını sağlamaktır. Tutuklama koruma tedbiri yönünden, başvurulan bu tedbirin ne kadar süreceği konusunda yasada azami bir kısım süreler belirlenmesine karşın, kanunda adli kontrol tedbirinin uygulanması açısından her ne kadar bir üst sınır belirtilmemiş ise de, bir koruma tedbiri olması nedeniyle, adli kontrol tedbiri de geçici olup, bunu haklı kılan şartlar ortadan kalkınca bu tedbirin de kaldırılması gerektiği kuşkusuzdur. Zira burada amaç, kural olarak kişi hürriyetini tam manasıyla sınırlandırmamak suretiyle veya daha geniş bir ifade ile kişinin belirlenen yükümlere uymak kaydıyla toplumsal ve bireysel yaşamını olağan şekilde sürdürmesine olanak sağlanmasıdır. Bu kapsamda tazminat talebine konu edilen dava konusu somut olayda, davacı hakkında uygulanan adli kontrolün Anayasanın 13. maddesinde öngörülen temel hakların sınırlandırılmasında geçerli olan ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Ölçülülük ilkesi, genel bir ilke olup, adli kontrol tedbiri kapsamında yer alan yükümler açısından da geçerli olan bir ilkedir. Adli kontrol kararının verildiği hallerde, tutuklama kararının niteliğine ve somut olayın koşullarına göre; şüpheli veya sanık, birey hak ve özgürlüklerine en az müdahaleyi gerektiren yükümlere ve soruşturma ve kovuşturma konusu suçun niteliğine uygun düşen tedbirlere tabi kılınmalıdır. Kısaca ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklere müdahale söz konusu olduğunda sınırlamada başvurulan aracın, amacı gerçekleştirmeye yetecek ölçüde olmasını gerektirir.” (Yargıtay Kararı – 12. CD., E. 2021/4879 K. 2022/9807 T. 12.12.2022)

  • Adli kontrol

“Tazminat talebinin dayanağı olan Hınıs Cumhuriyet Başsavcılığının 07.12.2015 tarih ve 2015/530 soruşturma sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 03.08.2015 tarihinde gözaltına alındığı, aynı gün Hınıs Sulh Ceza Hakimliğinin 2015/21 sorgu numaralı kararıyla davacı hakkında haftanın bir günü imza atma yükümlülüğü şeklinde adli kontrol tedbirinin uygulandığı, yapılan soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve 07.12.2015 tarihinde adli kontrol tedbirinin kaldırıldığı, davanın gözaltına alınma tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununa tabi olduğu anlaşılmakla; Davacının haksız gözaltı ve adli kontrol sebebiyle 8.000,00 TL manevi tazminatın gözaltına alınma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi talebine ilişkin söz konusu davada, yerel mahkemece davacı gözaltı süresinin ve adli kontrol tedbirinin makul olduğu gerekçesiyle davanın reddine hükmedildiği anlaşılmakla; Gerekçeli karar başlığında, dava türü olarak, “Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat” yerine, “Yakalama veya Tutuklama Sonrası KYO veya Beraat Kararı Verilmesi Halinde Tazminat’’ olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak kabul edilmiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, davacı vekilinin ve mahalli Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Tazminat davasının dayanağı olan Hınıs Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/530 soruşturma sayılı ceza dosyasında, davacının 03.08.2015 tarihinde saat 05:50’de gözaltına alınarak mevcutlu olarak Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edildiği, davacının gözaltına alındığına dair tutanağın da mevcut olduğu, davacının aynı gün Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesinin alınmasının ardından adli kontrol tedbiri uygulanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildiği ve nihayetinde adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle serbest bırakıldığının sabit olması karşısında, Ceza Muhakemesi Kanununun 141/1-e maddesindeki “kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen” kişilerin tazminat isteyebilecekleri hususu dikkate alınarak, davacı lehine uğranıldığı iddia edilen zarara ilişkin makul bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçe ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin ve mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 07.03.2022 tarihinde oybirliğiyle ile karar verildi.” (Yargıtay Kararı – 12. CD., E. 2020/10925 K. 2022/1657 T. 7.3.2022)

ankara avukat

5/5 - (1 oy kullanıldı.)

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir