İstirdat Davası Nedir? – İİK 72 (Geri Alma Davası)

istirdat davasi nedir

İstirdat Davası

Borçlu, kendisine karşı yürütülen takipte ödeme emrine itiraz etmediği veya itiraz etmesine rağmen itirazı icra mahkemesi tarafından kaldırıldığı için takip kesinleşmiş ve ödeme yapmak zorunda kalmış olabilir.

Ancak borçlu, buna rağmen gerçekte borçlu olmadığını düşünebilir. Bu konuda verilen bir mahkeme kararı olmadığı için borçlu, cebri icra yoluyla ödemek zorunda kaldığı paranın geri verilmesi için istirdat davası açabilir. (İİK m. 727)

Daha önce menfi tespit davası açılmış, ancak bu davada ihtiyati tedbir kararı verilmediği için icra takibi de devam etmiş ve alacaklıya ödeme yapılmışsa mevcut menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. (İİK m. 72/6)

İstirdat Davasının Özellikleri

İstirdat davası, şartları İİK’da düzenlenmiş bir eda davasıdır. Zira bu dava ile davacı, borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek bunun tespit edilmesini ve daha sonra kendisine iade edilmesini talep etmektedir.

Ancak İİK m.72/6’daki özel düzenleme sebebiyle mahkeme, açılan tespit davasına kendiliğinden eda davası olarak devam edecektir.

İstirdat Davası Arabuluculuk

7445 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, zorunlu arabuluculuğa tabi olan uyuşmazlıklarda, istirdat davası açılmadan önce arabulucuya başvurulması gerekmektedir.

istirdat davasi

İstirdat Davası Şartları

  • Ödemenin İcra Takibi Sırasında Yapılması Gerekmektedir.

Borçluya karşı henüz bir icra takibi başlatılmadan ödeme yapılmışsa istirdat davasının açılması mümkün değildir. İİK m. 72/7’den anlaşılacağı üzere burada düzenlenen istirdat davası takip içinde yapılan ödemelerden sonra açılabilecek bir davadır.

Takip içinde borçlu, parayı kendi rızasıyla ödemiş olabileceği gibi malların haczedilip satılması sonucunda da ödemiş olabilir. Bunun yanında borç üçüncü bir kişi tarafından da ödenmiş olabilir. İstirdat davası bakımından bunun bir önemi yoktur.

Henüz takip başlatılmadan önce borçluya ödeme yapması için gönderilen ihbarname veya noter ihtarı üzerine ödeme yapılması durumda da istirdat davası açılamaz.

  • Ödemenin Takibin Kesinleşmesinden Sonra Yapılması Gerekmektedir.

İstirdat davasının açılabilmesi için yapılan takibin kesinleşmiş olması gerekir. Çünkü takip kesinleştikten sonra artık borçlunun bu takibin devam etmesine engel olması mümkün değildir.

Başka bir deyişle, borçlunun, takibe engel olma imkanı varken ödeme yapması durumunda istirdat davası açması mümkün değildir.

Örneğin, borçlu ödeme emrinin tebliği üzerine 7 gün içinde itiraz ederek takibi durdurma imkanına sahipken bunu kullanmayıp ödeme emrine itiraz süresi içinde borcunu öderse istirdat davası açamaz.

Ancak, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemiş olması ödeme yaptıktan sonra istirdat davası açmasına engel değildir. Önemli olan ödemenin takibin kesinleşmesinden sonra yapılmasıdır.

Borçlu, ödeme emrine itiraz ettikten sonra, alacaklının talebi üzerine icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verirse takip kesinleşir. Bundan sonra ödeme yapılması durumunda yine istirdat davası açılabilir.

Ancak, alacaklı genel mahkemelerde itirazın iptali davası açar ve kazanırsa bundan sonra yapılan ödeme sebebiyle istirdat davası açılamaz.

  • Borç Olmayan Bir Paranın Ödenmiş Olması Gerekir.

İstirdat davası, maddi hukuk bakımından borç olmayan bir paranın ödenmesi durumunda açılabilir.

Bu şart, istirdat davasının açılabilmesi için maddi hukuka ilişkin bir unsurdur. İstirdat davasının maddi hukuka ilişkin bu unsuru iki alt unsuru bünyesinde barındırmaktadır.

Birincisi, borç olmayan bir paranın ödenmesi; ikincisi ise maddi hukuk bakımından iadesi talep edilebilen bir paranın ödenmesi gerekir.

İadesi talep edilemeyen (örneğin ahlaki bir görevin yerine getirilmesi için yapılan ödeme, zamanaşımına uğramış bir borcun ödenmesi) bir borcun ödenmesi durumunda istirdat davası açılamaz.

Borçlunun, ödemeyi kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat etmesine TBK m. 78/1 gereği gerek yoktur. Davacı istirdat davasında yalnız parasının verilmesi lazım geldiğini ispata mecburdur.

  • İstirdat Davasının Bir Yıl İçinde Açılması Gerekir.

Borçlu olunmayan bir paranın ödenmesinden itibaren bir yıl içinde istirdat davasının açılması gerekir (İİK m.72/7).

Süre, borç olmayan paranın icra dairesinin hesabına yatırılmasıyla başlar. Sürenin hesabında, paranın alacaklıya ödendiği tarihin bir önemi yoktur. Bu süre hak düşürücü süredir. Bu nedenle dava açıldığında mahkeme, ön inceleme aşamasında davanın süresi içinde açılıp açılmadığını inceler.

Ancak, bir yıllık süre geçmiş olmasına rağmen İİK m. 72’ye göre istirdat davası açılmışsa, mahkemenin davayı reddetmeyip davayı sebepsiz zenginleşme davası olarak görmesi gerektiği belirtilmiştir.

Bir yıllık istirdat davası açma süresi geçtikten sonra TBK hükümlerine göre sebepsiz zenginleşme davasının açılması da mümkündür.

İstirdat Davasında Yargılama Usulü

İstirdat Davasında Taraflar

İstirdat davasının davacısı kendisine karşı takip yapılan kişi (takip borçlusu), davalısı ise icra takibini yapan kişidir (takip alacaklısı)

İstirdat Davası Görevli Mahkeme

İstirdat davasında görevli mahkemeye ilişkin İİK’da özel bir düzenleme yer almadığı için görevli mahkeme genel hükümlere göre belirlenir. Bu nedenle kural olarak istirdat davasında asliye hukuk mahkemeleri görevlidir. Ancak istirdat davasının konusunu oluşturan hukuki ilişkinin niteliğine göre özel bir mahkemenin görevli olması da mümkündür.

İstirdat Davası Yetkili Mahkeme

İstirdat davasında yetkili mahkemeye ilişkin İİK m. 72/8’de özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna göre, istirdat davasında davalının yerleşim yeri mahkemesi veya icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.

İstirdat Davasında İspat 

İstirdat davasında ispat yüküne ilişkin İİK m.72/8’de özel bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, davası istirdat davasında yalnız paranın verilmesinin gerekmediğini ispatlamalıdır. Borçlu sebepsiz zenginleşme davasından farklı olarak ödemeyi hata sonucu yaptığını ispat etmek durumunda değildir.

İstirdat Davasının Sonuçları

Mahkeme istirdat davasını kabul ederse, icra takibi sebebiyle haksız ödendiği tespit edilen paranın davacıya ödenmesine karar verir. Dava reddedilirse, icra takibinde yapılan ödemenin haklı olduğu tespit edilmiş olur.

İstirdat davası sonunda davayı kazanan taraf lehine tazminata hükmedilmesi mümkün değildir. Zira kanunda buna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

istirdat davasi dilekce ornegi

İstirdat Davası Dilekçe Örneği

Aşağıda yer alan istirdat davası dilekçe örneği, yalnızca taraflara fikir vermesi açısından paylaşılmıştır.

Tarafların herhangi bir hak kaybı yaşamaması adına alanında uzman bir avukatın görüşünün alınması çok önemlidir.

… ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

Davacı: İsim Soyisim, TCKN, Adres

Vekili: Av. Ömer Can Alkan – Av. Egem Yıldız

Davalı: İsim Soyisim, TCKN, Adres

Konu: … İcra Dairesinde görülen ve … esas sayı haksız icra takibine ilişkin istirdat davamızdır.

Açıklamalar:

  1. … tarihinde saat … sıralarında; müvekkilin … plakalı aracı ile davalı …’a ait ve sürücü …’nın idaresindeki … plakalı araç, … Mahallesi, … Caddesi’nde seyir halinde iken … Caddesi kavşağında kazaya karışmıştır.
  2. Kaza yaşandığı sırada hem müvekkil hem de davalının aracının sürücüsü yeşil ışıkta geçtiklerini beyan etmişlerdir. Ancak, kazanın meydana geldiği bölgede kayıt alan herhangi bir kamera bulunamaması sebebiyle kusur oranının tespiti yapılamamıştır.
  3. Başka bir deyişle, trafik kaza tutanağında görüleceği üzere her iki tarafın da yeşil ışıkta geçtiğini beyan etmesi üzerine kusur oranı belirlemesi yapılmamıştır.
  4. Ancak, davacı kötü niyetli bir şekilde müvekkile karşı icra takibi başlamıştır. … tarihli icra takibinde, davacı, borcun sebebini “… Tarihli kazada asli kusurlu olan … Plakalı araç nedeniyle müvekkilimin … plakalı aracının kazanç kaybı bedeli … TL” olarak ifade etmiştir.
  5. Dilekçemiz ekinde yer alan kaza tespit tutanağında da görüleceği üzere uyuşmazlığa konu kazaya ilişkin herhangi bir kusur belirlemesi yapılmamıştır. Buna rağmen; davacı, kötü niyetli bir şekilde, küçük çocukları ile kaza geçirmenin etkisinden çıkamamış müvekkilime karşı, gerçeğe aykırı bir şekilde, haksız bir icra takibi başlatmıştır.
  6. Çocukları ile trafik kazası geçirmenin şokunu atlatamayan müvekkilim, tarafına başlatılan haksız icra takibine ilişkin şikayet süresini kaçırması üzerine dosya borcunun tamamını (… TL), borçlu olmamasına rağmen, icra tehdidi altında ödemiştir.
  7. Bu halde, kusur oranı belirlenmeyen uyuşmazlığa ilişkin, müvekkil tarafından icra tehdidi altında yapılan ödemenin istirdatı gerekmektedir.
  8. Açıkladığımız tüm nedenlerle, kusur oranının belirlenemediği kaza tespit raporu sebebiyle müvekkilin asli kusurlu olarak gösterilmesi ve uyuşmazlığa konu icra takibinde borçlu olarak nitelendirilmesi hukuka aykırıdır. Bu sebeple, icra tehdidi altında ve müvekkilin borçlu olmamasına rağmen ödediği bedelin istirdatı ve uyuşmazlığa konu trafik kazasına ilişkin kusur oranın belirlenebilmesi için açıklamalı, ayrıntılı ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gerekmektedir.

Dilekçemizde açıklanan ve re’sen gözetilecek tüm nedenlerle;

  • Davamızın kabulünü,
  • Müvekkilin, … Dairesi’nde görülen … E. sayılı dosyada borçlu olarak gösterilmesinin hukuka aykırı olması sebebiyle, davalı tarafça tahsil edilen … TL’nin ödeme gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte istirdatını,
  • Uyuşmazlığa konu trafik kazasına ilişkin sorumluluğun belirlenmesi adına kusur oranının belirlenmesini,
  • Yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesini, vekaleten talep ederim.

Saygılarımla,

Av. Ömer Can Alkan

İcra İflas Hukuku‘na ilişkin bir uyuşmazlıklar için hak kaybı yaşamamınız adına mutlaka uzman bir Ankara Avukat‘ın görüşünün alınması önemlidir.

İletişim için: Adres – Telefon 

 

yargitay kararlari 1

İstirdat Davası Yargıtay Kararları

  • “…İİK. 72.madde gereğince istirdat davası açarak paranın geri verilmesini istemek hakkı saklı denmiştir. Yine aynı madde gereğince; borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kalan borçlunun 1 yıl içerisinde genel hükümlere göre dava açarak paranın geriye alınmasını istemek hakkının olduğu açıkça belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının genel hükümlere göre istirdat davası açma hakkı olduğunun kabulü ile davanın esasına girip sonucu dairesinde karar vermek gerekirken, yazılı gerekçelerle mahkemenin görevsizliği şeklinde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2012/1575 K. 2012/8864 T. 3.4.2012)
  • “…Eldeki davada, dava konusu işlemden etkilenen çalışanlar davaya dahil edilmişse de denetmen raporunda adı geçen Musa Barut’un vefat ettiği, dosyada adına ödemeler yapıldığına dair banka kayıtları bulunması karşısında çalışmaların oğlu …’a ait olabileceği anlaşılmakla davanın …’a da yöneltilmesi için davacıya süre verilmeli ve tarafların göstereceği deliller toplanmalı, Mahkemece beyanları alınmayan … ve …’nın beyanları alınmalı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, denetmen raporunda adı geçen … ile … hakkında herhangi bir hesaplama yapılmadığı anlaşılmakla, adı geçenlerin şirket ortağı oldukları dönemler araştırılarak işyerinde ek prim tahakkukunu gerektirir nitelikte bir çalışmaları bulunup bulunmadığı ortaya konulmalı; dosyada bulunan imzalı ücret bordroları gözönünde tutulmaksızın emsal ücret esas alındığından, ücret bordrolarında imzaları bulunan sigortalıların ilgili dönemlerde bankadan aldıkları ödemelerin de bulunması halinde banka kayıtlarına itibar edilmeli, banka kaydı bulunmaması halinde imzalı ücret bordrolarının esas alınması gerektiği gözetilmeli, sigortalı bildirimleri hiç bulunmayan davalılar tespit edilerek, tam süreli ve emsal ücret üzerinden çalıştıkları kabul edilmiş ise de çalışmalarının niteliği, süresi, kısmi/tam zamanlı olup olmadığı araştırılarak ve varsa banka kayıtları esas alınarak gerçek ücret ve çalıştıkları sürelerin tespiti ile buna göre ek prim tahakkuku gerekip gerekmediği değerlendirilmeli, kısmi bildirimleri bulunan sigortalılar yönünden ise banka ödemeleri bulunmayan dönemler için de hesap yapıldığından ödeme bulunmayan dönemlerde de çalışmaları olup olmadığı saptanmalı; 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinin “Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir” hükmünü içeren 6. bendi uyarınca talebini istirdat davası olarak ıslah etmesi karşısında ilgili Kanun maddesi gereği talebin yerinde olduğu anlaşıldığından bu yönden de bir karar verilmeli, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” (Yargıtay Kararı – 10. HD., E. 2021/7446 K. 2022/5653 T. 14.4.2022)
  • “…Dava, sistem kullanım anlaşmasında yer alan ceza koşulunun haksız uygulanması suretiyle düzenlenen fatura bedelinin çekince ile ödenmesi sonrasında açılan istirdat davasıdır. 02/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklenmiş, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen ceza-i şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” TEİAŞ’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanun’a ek madde 3 ile “8 inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür.” hükmü eklenmiş, 46. madde ile de Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Hukuk yargılamasında usul hükümlerinde yapılan değişiklikler derdest davalarda derhal uygulanır. Bir davaya hangi yargı kolunda bakılacağı konusu HMK’nın 114/1-b maddesi gereğince dava şartıdır. HMK’nın 115/1. fıkrası gereğince anılan dava şartı yargılamanın her aşamasında (ilk derece ve istinaf mahkemeleri ile Yargıtayca) re’sen dikkate alınır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 7257 sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza-i şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından yukarıda izah edilen Kanun değişikliği kapsamında uyuşmazlık konusu davanın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının bozulması uygun görülmüştür…” (Yargıtay Kararı – 15. HD., E. 2021/4853 K. 2021/2906 T. 22.6.2021)
  • “…Çözümü gereken husus, davacının davalı tarafça yapılan haksız icra takibi üzerine açtığı menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilip edilemeyeceğidir. İcra İflas Kanununun 72. maddesine göre, borçlu, menfi tespit davası zımnında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir. Somut olayda; davacı yapılan icra takiplerinin haksız olduğunu, bu icra takipleri ile istenilen alacaklardan sorumlu olmadığını ileri sürerek borçlu olamadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama devam ederken davacı İzmir 11. İcra Dairesi’nin 2013/5766 ve2013/5767 takip sayılı dosyalarındaki alacak miktarını ödemiştir. Davacı vekili ise 16.07.2014 tarihli celsede davacının söz konusu dosyalardaki borcu icra tehdidi altında ödediğini davalarına istirdat davası olarak devam ettiklerini belirtmiştir. Her ne kadar somut olayda, açılan menfi tespit davasında tespit hükmü kurulmuş ise de dava devam ederken borç ödenmekle menfi tespit davasının yukarıda yazılı Kanun hükmü gereği kendiliğinden isdirdat davasına dönüştüğünün gözetilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay Kararı – 9. HD., E. 2020/5904 K. 2020/11008 T. 7.10.2020)

İstirdat Davası Sık Sorulan Sorular

  • Menfi tespit ve istirdat davası birlikte açılabilir mi?

İİK m. 72/6’ya göre, daha önce menfi tespit davası açılmış, ancak bu davada ihtiyati tedbir kararı verilmediği için icra takibi de devam etmiş ve alacaklıya ödeme yapılmışsa mevcut menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir.

  • İstirdat davası zamanaşımı kaç yıldır?

İstirdat davasının, borçlu olunmayan bir paranın ödenmesinden itibaren bir yıl içinde istirdat davasının açılması gerekir.

Süre, borç olmayan paranın icra dairesinin hesabına yatırılmasıyla başlar. Sürenin hesabında, paranın alacaklıya ödendiği tarihin bir önemi yoktur.

Bu süre hak düşürücü süredir.

  • İstirdat davasının süresi kaç yıldır?

İstirdat davasının, haksız takibe ödenen borcun ödenmesini izleyen 1 yıl içinde açılması gerekmektedir.

  • Sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davası açılabilir mi?

Bir yıllık istirdat davası açma süresi geçtikten sonra TBK hükümlerine göre sebepsiz zenginleşme davasının açılması da mümkündür.

4.8/5 - (5 oy kullanıldı.)

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir